Gıda – beslenme, mutluluk, sağlık Gıda bizim kim ve, daha tam bir deyişle, ne olduğumuzu tanımlar. Gıda sadece yalın bir gereksinim değil fakat aynı zamanda yaşam biçimimizin en önemli bir bölümünü oluşturur. Gıda, yaşam kavramımız ve genel değerlerimiz üzerinde bizim kaçımızın düşündüğü ve değerlendirmelerde bulunduğu ile gitgide bağlantılı olmaktadır.

Bu elverişlilik ve teknolojik yenilikler çağında yaşayan Avrupalılar olarak, 50 yıl öncesine veya günümüz dünyasının birçok bölgesine bakışla, tazeliği, tadı, çeşitliliği, ucuzluğu ve bolluğu ile yüksek kalitede gıdayı sürekli sağlıyabiliyoruz. Gıda üretimi sıradan birşey değildir; en basit yiyeceklerin bile tabağınıza gelmeden önce yetiştiriciden işlemciye, satıcıdan aşçıya ve adlandırılmasına kadar uzun bir süreçten geçmesi olasıdır. Gıdamızın güvenlikle yenilebilir olduğundan emin olmak için her aşamada büyük özen gösterilmesi gerekmektedir.

Gıdalar işlenme sürecinin her aşamasında yaralanabilir. Kimyasal bulaşma, insan hatası ve bozulma gibi sakıncalar her gün tükettiğimiz gıdalar için potansiyel risklerdir.

ununla birlikte, bu riskleri perspektif içerisinde bulundurmak önemlidir. Bilim adamları, örneğin, kereviz ve yabani havuç bitkilerinin doğal olarak ürettikleri bazı kimyasalların kanser yapıcı maddeler olduğunu buldular. Gıdalarda kansere yol açan doğal maddelerin varlığına dair birçok örnek bulunmaktadır. Neyse ki, insan vücudu her gün alınan küçük miktarlardaki zehirli kimyasalların üstesinden gelebilecek bir yapıdadır ve sebzeler çok büyük miktarlarda tüketildiğinde bile, alınacak olası doz herhangi bir kuşku duymak için çok küçüktür. Gerçekte ise, günde beş porsiyon meyve ve sebze yenilmesinin kanser vekalp rahatsızlığına karşı gerçek koruma sağladığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlanmıştır. Bu kitapçıkta gıda zincirinin ilk halkası olan yetiştirici ele alınmış ve, özellikle, bitki koruma ürünlerinin gıda güvenliğindeki işlevi irdelenmiştir.

Pestisit olarak da adlandırılan bitki koruma ürünleri çiftçiler ve yetiştiriciler tarafından kültür bitkilerini yabancıot, zararlı ve hastalıklardan korumak amacıyla kullanılır. Keza depolanan ürünleri böcek ve zararlı mantarlardan da korurlar. Genellikle yabancıotları kontrol edenlere ‘herbisit’, böcekler için olanlara ‘insektisit’ ve hastalıklara karşı koruyucu veya tedavi edici olarak kullanılanlara ‘fungisit’ denir. Bunlar, bitki yetiştirmede, tıp doktorlarının kendi sağlığımız için kullandıklarına eşdeğerdir.

Korumanın gıda güvenliğindeki işlevi

Doğada bir zararlı ve hastalık bolluğu vardır ve bunların çoğunun gıdalarımıza bulaşma potansiyeli bulunmaktadır. Bitki koruma gıda güvenliğinde önemli bir işleve sahiptir.ve hamam böcekleridir; Bunların tümü ciddi hastalıklar taşırlar. Sonra Salmonella ve E.coli gibi bakteriyel bulaşmalar gelir. Daha az bilinenler kültür bitkilerini hastalandıran küf ve diğer bazı mantarlardır. Ayrıca, tahıllara bulaşan öldürücü ‘ergot’ ve insana çok güçlü zehir etkisi gösteren bazı mycotoxin’ler söz konusudur. Bitkilerin, kendilerini koruma yollarını geliştirdikleri, çoğunun zararlıları kaçırmak için kendi toksinlerini ürettikleri ve bir bulaşma olduğunda bu koruyucu doğal kimyasalları daha çok ürettikleri bilinmektedir. Bazen bu doğal koruyucular insanlara zarar verebilmektedir.

Bu örnekler ‘doğal olanın’ her zaman güvenlikle aynı kefeye konulamayacağını göstermektedir. Şükür ki günümüz çiftçileri bu doğal sakıncalar konusunda birşeyler yapıyorlar. Modern bitki koruma ürünleri var ve bunlar sayesinde hem doğal pestisitlerin kontrol edilemeyen üretimlerini etkin olarak sınırlandırabiliyorlar, hem de gıdalarımızı riske sokan zararlı ve hastalıkları etkin bir biçimde kontrol edebiliyorlar. 40 yılı aşkın bir süreden beri başarılı zararlı kontrolleri sonucunda insanların bulaşık gıdalara uğramalarında (maruz kalmalarında) belirgin bir azalma olmuştur.

Bitki koruma ürünleri keza gıdalarımızı daha çekici kılar. Kimse marulunda sülük veya lahanasını sarmış yaprak bitleri görmek istemez. Bitki koruma meyve ve sebzeleri bu gibi zararlılardan kurtarmaya yardımcı olur. Keza, elma veya patates karalekesi gibi hastalıkların meyve veya yumrular üzerinde hiç de hoş görüntüsü olmayan lekeler oluşturmalarını önler.

Bitki koruma ürünleri başka yararlar da sağlar

Bitki koruma, yaşamak için bize sunulan dünyada bize sürekli gıda sağlama güvencesi verir. Süpermarketlerimizde bize sunulan öyle şaşırtıcı çeşitlilik var ki gıdalarımızın yabancıot, zararlı ve hastalıklardan nasıl yaralanabilir olduğunu kolayca unutturur. Çöl çekirgesi gibi zararlılar halen tropikal bölgelerde yıkımlara neden olmaktadır. Gerçekten, eğer bitki koruma ürünleri yarın ortadan kalkmış olsa tarımsal üretimin yarıya düşeceğini ilan etmek kehanet olmazdı.

Bitki koruma ürünleri yararlar sağlar fakat riskler konusunda ne diyebiliriz? Bitki koruma ürünleri ne kadar güvenlidir?

Perspektifteki riskler

Tarihsel olarak, gıda konusunda başlıca kaygımız onların bileşimlerinden çok bulunabilirlikleriyle ilgili idi. Fakat şimdi Avrupa ülkelerinde gıda sağlanma güvencesi var ve gitgide, daha çok, gıda ile kalp rahatsızlıkları veya kanser arasındaki olası ilişkiler konusuyla ilgileniyoruz. O derece kaygılanmalı mıyız?

Yaşamda tek kesinlik sonsuza dek yaşayamayacağımızdır. Tümüyle riskten bağımsız bir yaşam başarılabilir değildir; zararın tümden ortadan kaldırılmasını sağlamak olanaksızdır. Bununla birlikte, potansiyel riskleri yönetmek için ne yapabiliriz?

İnsanlar insanın neden olduğu tehlikelerden korkar ve keza insanın gıda üretiminde araya girmesinden de korkar. Bir araba kullanmak ve uçakta uçmak arasındaki benzeştirme güzel bir örnek olarak verilebilir. İnsanlar bir araba kullanmayı daha az riskli görürler, çünkü arabanın kontrolunun kendilerinde olduğunu düşünürler – direksiyon ellerindedir, gaz pedalı ve freni kontrol edebilirler; birçok kimse uçakta kendisini daha az güvende hisseder çünkü uçağın kontrolu yerden binlerce metre yukarıda başka birinin– pilotun– elindedir. Sıkça, bir uçakta uçmanın bir araba kullanmaktan daha riskli olduğu düşünülür, gerçekte ise tam tersi doğrudur. Bu benzer ters algılama pestisitler için de geçerlidir: Bir ev sahibi kendi bahçesindeki meyve ve sebzeleri ilaçlar ve elde ettiği gıdaların çiftçiler tarafından ilaçlanmış bitkilerdekinden daha güvenli olduğunu düşünür.

Gıdamız söz konusu olduğunda, güvenli olması gerektiği konusunda düşünce birliği içerisindeyiz. Fakat nasıl bir güvenlik? Uzmanlar ve tüketiciler kabuledilebilir ve kabuledilemez riskler konusunu sık sık çok faklı algılamaktadırlar.

Bitki koruma ürünlerinin sağlığı etkilemesi konusunda kaygı duymalı mıyız? Tüm kanıtlar kaygı için bir dayanak olmadığını göstermektedir. Olası potansiyel risklerin gereğince yönetilebileceği, ileriki sayfalarda anlatılacaktır.

Tartışma götürmez bir gerçek var ki, daha uzun ve daha sağlıklı yaşıyoruz. 1950 de, Avrupada ortalama insan ömrü 67.0 yıl idi; 2000 de 77,9 oldu. İnsan ömründeki bu önemli iyileşmede kuşkusuz modern tıbbın yararları ve çalışma ve yaşam koşullarındaki genel iyileşmenin payı yadsınamaz. Bununla birlikte bitki koruma ürünlerinin geliştirilmesi ve etkin kullanımı sayesinde yüksek kalitede ve güvenlikli gıda bulunabilirliği de bu payda yer almaktadır.

Bu ve diğer kanıtlar gıdalarımızdaki küçük miktarlardaki kimyasal kalıntının sağlığımızda bir farklılık yaratmadığını göstermektedir. Bu nasıl böyle olabiliyor?

Bu, yediğimiz ve içtiğimizde, her keresinde ne kadar, ne sıklıkla ve hangi yoldan alındığıyla; diğer bir deyişle doz kavramıyla, ilgilidir.

İster doğal, ister yapay olsun, güvenli kimyasal diye birşey yoktur; sadece güvenlikli doz vardır. İlaçlı veya ilaçsız tüm gıdalar binlerce kimyasal koleksiyonudur. Bir çoğu, örneğin tuz, yaşam için şarttır. Her gün az bir miktar tuz almak gereksinimindeyiz, yoksa ölürüz, fakat günlük alınacak aşırı tuz sağlığa zararlıdır – kan basıncının yükselmesiyle ilişkilendirilmiştir, örneğin. 50g kadar bir doz küçük bir çocuğu öldürebilir.

Gıdayı ne yoldan aldığımız da önemlidir.

Yüksek oranda aminler içeren muzu yiyerek kan basıncının üstesinden gelebiliriz, fakat bir çay kaşığı ezilmiş muzu injekte ettiğimizde aminlerin etkisi 50.000 arı sokmasına eşdeğer olur.

Bir kimyasalın yüksek dozlarda kansere neden olması düşük dozlarda da kansere yol açacağı anlamına gelmez. Doğal veya sentetik, hemen hemen tüm kimyasalların yüksek dozları hücrelerde zarara neden olur; doğal hücre yenilenme sürecini tetikler ve hızlı çoğalan hücreler yerleşir, ancak, genetik hataların kansere yol açma şansı daha yüksektir. Fakat, düşük dozlarda, kimyasallar hücre zararına neden olmaz; hiçbir zarara neden olmaz.

Küçük miktarlarda, vücudumuz tüm bu kimyasalları günlük olarak kolayca belli bir işleme tabi tutar. Bunu yaparken doğanın kendi pestisitleriyle insan yapımı bitki koruma ürünleri arasında bir fark gözetmez. Gerçekte, insan yapımı ürünler konusunda yiyeceklerimizdeki doğal kimyasallar için olandan çok daha fazlasını biliyoruz.

Bilim adamları insan yapımı bitki koruma ürünlerinin güvenlik araştırmasında kullanılan testleri bu doğal kimyasallara uyguladılar ve doğal olanların insan yapımı ürünlerden çok daha güçlü kanserojen olduklarını buldular.

Tanınmış bir Amerikalı Profesör, Dr. Bruce Ames meslek yaşamının çoğunu kanser ile yiyecekler arasındaki ilişkileri araştırmaya adadı. İnsan beslenmesinde doğal pestisit alımının sentetik bitki koruma ürünü alımından 10.000 kat daha fazla olduğunu hesapladı. Ona göre, her durumda, doğal veya sentetik, küçük kanserojen dozlarının insanda bir kanser yapması olası değildir.

Profesör, “ortamda pestisit gibi kalıntılar hemen hemen bulunmadığı halde, çok az meyve ve sebze tüketen çeyrek nüfusta kanser oranının iki kat olması çok güçlü bir kanıttır. Pestisitler meyve ve sebzelerin ucuz olmasını sağlar; pestisitler yasaklanırsa tek yapacağınız zavallı kansere teslim olmaktır – zaten yeterli meyve ve sebze yemiyorlar.” diyor.

Olası risklerin en aza indirilmesi

Gıda zincirinde olan herkesin güvenli gıda üretiminde yasal bir sorumluluğu vardır: bitki koruma ürününü araştıran ve geliştiren firmalar, kültür bitkilerini korumak için bu ürünleri kullanan çitçiler ve yetiştiriciler, tarımsal ürünleri paketleyen veya işleyenler ve sonuçta gıda satan marketler.

Güvenlik söz konusu olduğunda onların hiçbirisi bu sorumluluktan kaçamaz; güvenlik kesin bir ticari zorunluluktur. Dahası, şimdi Avrupanın her yerinde işleyen ‘gıda denetimi ve güvenliği düzenlemesi’ çıkış noktasına kadar gıda güvenliği yetersizliklerinin izini sürebiliyor.

Gıda güvenliği nasıl sağlanabilir?

Herhangi bir riski en aza indirmek için sürdürülen araştırma ve geliştirme çabası çok geniştir.
Her potansiyel yeni bitki koruma ürününe ilişkin, sonuçta ürünün satılıp satılamayacağına karar verecek olan firma ve bağımsız ruhsat düzenleyicilerinin insan sağlığına ve çevreye kabul edilemez risk olmadığından emin olabilmeleri için, çok miktarda bilgi ortaya çıkartılması gerekmektedir.

Yeni bir bitki koruma ürünü bir çiftçinin tarlasına girmeden önce, ilkin o ürünün onaylanabilmesi için geniş kapsamlı bilimsel değerlendirmelerin yapılması zorunludur. Tüm araştırma ve geliştirme sürecinin tamamlanması 10 yılı alır ve kimyasalın karmaşıklığına bağlı olarak 250 milyon euro’nun üzerinde bir harcama gerektirir. Her nekadar bu süreç yeni bitki koruma ürününün Avrupa ekim alanlarında kullanmak için eksiksiz olarak test edilmesini ve güvenilir olduğunu sağlamış oluyorsa da, uygun kullanım ve daha düşük maliyet için ilave çalışmalar yapılır ve ürünün pazara girişi iyileştirilir. En önemli bilimsel değerlendirme halkın nasıl etkileneceğini anlamaktır. Bunu başarmak için, toksikolojide-insan güvenliği- üzerinde özelleşmiş araştırıcılar çok yaygın çalışmalar yaparlar. Bir dizi soruyu yanıtlamak zorundadırlar: kimyasal insan vücudunda değişime uğruyor mu ve nerede son buluyor? Yediğimiz ürünün içerisinde mi ve orada ne kadar süre kalıyor? Tipik olarak, düzenleyiciler yeni bir ürün için toksikoloji dosyasında beş milyon parçalık inanılmaz çoklukta bilgi sağlanmasını dayatırlar.

Araştırıcılar yeni bir bitki koruma ürününün güvenlikli olduğunu nasıl gösteriyor? Yürüttükleri testler düzenleyicileri bir güvenlik sınırı – bir kişinin herhangi bir zarar görmeksizin yaşam boyu her birinden ve her gün alabilecekleri miktar – belirlemeye götürecek yeterli veri sağlamak durumundadırlar. Güvenlik sınırı, Günlük Olarak Alınması Kabul Edilebilir Miktar anlamına gelen, (ADI) harfleriyle ifade edilir.

Gerekli bilgiyi sağlamak için, uzun vadeli ayrıntılı doz çalışmaları (sonraki sayfada kutu içerisine bakınız) yapılır. Herhangi bir belirti gösterenin aşağısındaki doz tüm güvenlik kontrolları için referans noktası olarak seçilir. Bu, Etki Gözlenemeyen Düzey anlamına gelen, (NOEL) harfleriyle ifade edilir. ADI’yi hesaplamak için etki gözlenemeyen düzeye en az 100 kat, bazen 1000 kat, değişik güvenlik katsayıları uygulanır. Bu rakamlar ile donanan düzenleyiciler kültür bitkisinde uygulanmasına izin verilen ilaç oranını belirlerler. İlaçlanmış bir bitkiden elde edilen gıda ürününden her gün çok miktarda bile yiyen birinin aldığı ilaç miktarının günlük olarak alınması kabul edilebilir miktarı aşmamasını garanti ederler. ADI’nin belirlenmesinde kullanılan güvenlik faktörü, insanların en duyarlı test hayvanlarından daha duyarlı olduğu ve yaşlıların veya çocukların ortalamadan daha duyarlı oldukları varsayımına dayanarak işletilmektedir.

Güvenlik her araştırma evresinde söz konusudur. Güvenlik sürecinin çok önemli birkaç bölümü vardır: bitki koruma ürününün tarlada kullanılma yolu, farklı iklim koşulları ve uygulama yöntemi. Bunun sonucunda düzenleyiciler, keza, her ilaç için her bitki veya bitki grubunda Maksimum Kalıntı Düzeyi (MRL) ni belirlemek üzere araştırıcılardan çok ayrıntılı kalıntı bilgileri isterler. Bu, gıda ürünlerinin ve hayvan yeminin üzerinde ve içinde yasal olarak izin verilen bir pestisit kalıntısının maksimum düzeyidir.

MRL, ilaçlama operatörünün doğru doz kullanıp kullanmadığını ve ilaçlama ile hasat arasında geçmesi gereken süreye uyup uymadığını denetlemek için kullanılır. Bazı bitki koruma ürünü için ilaçlama ile hasat arasındaki bu aralık, ilacın zararsız bileşenlere parçalanması için, uzunca bir zamanı gerektirir. Gerçekte birçok ilaç kısa ömürlüdür ve belirlenen hasat aralığı süresinde tamamen kaybolur.

Avrupa yıllık denetleme programı sonuçları analiz edilen gıda ürünlerinin %60’ının saptanabilir kalıntı içermediğini ve sadece %4’ünde MRL’in aşıldığını göstermiştir. İlaca maruz kalma araştırmaları tüketicilerin hiçbir durumda risk altında olmadığını göstermektedir.

Bir MRL ticari bir standarttır ve ille de sağlığı tehdit eder anlamına gelmez. MRL, bitki koruma ürünlerinin etiket yönergelerine göre uygulandıklarının ve İyi Tarım Teknikleri (GAP) kullanıldığının garantisi için bir mekanizmadır. Sonuç olarak, MRL, sağlık sınırı, yani Günlük Olarak Alınması Kabul Edilebilir Miktarın, genellikle çok altındadır. O nedenledir ki MRL’deki küçük çapta uymamalar bir sağlık tehlikesi yaratmaz.

Güvenlik değerlendirmesi için gerekli veriler

  • Fiziksel ve kimyasal özellikler
  • Formülasyon ayrıntıları ve kullanma oranları
  • Toksisite çalışmaları – gıdada ve suda kalıntı, İnsana güvenlik (akut ve orta süreli toksisite, ilacın nasıl parçalandığı, uzun süreli toksisite, kanser, doğum ve genetik kusur çalışmaları)
  • Toxicokinetics – bünyeye giriş, dağılım, metabolizma ve dışarı atılma
  • Bebekler ve yaşlılar dahil, farklı insan grupları için değerlendirme

Uzman araştırıcılar sağlık yönünden olduğu kadar, keza, uzun ve kısa süreli çevre etkilerini de incelerler.

Çiftçilerin ve yetiştiricilerin gıda güvenliğine katılımları nasıl sağlanır ?

Çiftçiler, çoğumuzdan farklı olarak, çalışma ortamlarında yaşarlar. Aileleri, çiftlik ve ev hayvanları, bitki koruma ürünlerinin daima güvenlikle depolandığı, kullanıldığı ve gerektiğinde imha edildiğinden emin olmaları güdüsünü onlara veren, çalışma ortamını paylaşırlar.

Yalnız ekonomik baskılar bile bitki koruma ürünlerini gereğince kullanmak için önemli bir nedendir. Gereğinden çok ilaç kullanımından, sadece pahalı bir savurganlık olduğu için değil fakat süpermarket ve gıda işlemcileri gibi müşerilerin, bir MRL aşılması durumunda, sözleşmelerini duraksamadan iptal edeceklerini bildikleri için sakınırlar. Paketleyiciler, gıda işlemcileri ve süpermarketler MRL’lere tümüyle uyulmasında ısrarlıdırlar çünkü kaliteli gıda sunucuları olarak ünlerini korumak durumundadırlar. Bunun başarıldığından emin olmak için, yetiştiriciler tarımsal ürünlerinin yönetimi için perakendecilerin verdikleri ana noktaları içeren özel yol gösterici belgeleri izlerler. Bu belgeler Entegre Ürün Yönetimi (İntegreted Crop Management-ICM) olarakta sayılabilir. ICM’in genel amacı, ekonomik olarak geçerli yüksek kalitede ürün yetiştirirken aynı zamanda yaban yaşam ve insan için çevreyi koruyacak ve iyileştirecek biçimde, tarım işletmesinin tümünde ürün yetiştirmeyi yönetmektir.

Sonuçta tarım işletmesinde bitki koruma ürünleri kullanılırken çok miktarda özen gösterilir:

  • Bitkiler, zararlıların durumunu belirlemek üzere, gözden geçirilir ve eğer gerekli ise ilaçlama yapılır;
  • Eğer varsa, ICM programlarının bir bölümü olarak, bitki zararlıları üzerinde yaşayan organizmalar biyolojik mücadelede kullanılır;
  • Hangi ilacın kullanılacağı, ne zaman ve hangi dozda uygulanacağı konusunda nitelikli bir bitki koruma uzmanından tavsiye alınır;
  • Neyin ne zaman kullanıldığını gösteren ayrıntılı kayıtlar tutlur;
  • İlaçlar genellikle Yeterlik Belgesi bulunan iyi eğitimli operatörler tarafından uygulanır.

Keza bilgisayar teknolojisi çiftçilere yardıma koşuyor. Kararlarına destek sağlayan bilgisayar sistemlerini gitgide daha çok kullanıyolar; böylece ilaçlamalar tümüyle ne zaman ve nerede gerekli ise yapılıyor. Tarlalarını haritalandırmaya, böylece yalnız tarlalarının gerçekten gerekli olan bölümlerini ilaçlamaya yardımcı olan evrensel uydu konuşlandırmalarını (GPS) kullanmaya başladılar. Gelişmiş denetleme gereçleri hava koşullarını izleyebiliyor ve örneğin, patates mildiyösünün olası vurgununu önceden kestirebiliyor. Tüm bu araçlar ilaçlamaların gitgide daha doğru uygulanmasına yardımcı oluyor, en az kimyasal kullanımına öncülük ediyor.

Paketlemeciler, gıda işlemcileri ve perakendeciler gıda güvenliğini iyileştirmek için ne yapıyorlar ?

Paketlemeciler, gıda işlemcileri ve perakendeciler müşterilere sundukları ürünlerin güvenliğinden emin olmak için sıkı önlemler alırlar. Yetiştiricilerin ürünlerini sunmadan önce uymak zorunda oldukları standatlar konusunda sözleşmeler vardır. Bu standartlar sadece bitki koruma değil, çevre, etik değerler ve sosyal yönler dahil tüm bitki yetiştirme işlemlerini kapsar. Bitki koruma yönünden tarladan ayrılan tüm ürünlerin MRL’lere uygunluğundan emin olunması da dahildir. Bunun için:

  • MRL’lerin aşılmadığından emin olmak için çok sayıda örnek analizi yapılır;
  • Gerekli işlemleri doğrulukla yerine getirdiklerini izlemek için yetiştiricilerini denetlerler;
  • Yetiştiricilerin her tarlada kullandıkları ürünleri – sadece kimyasallar değil – niçin ve ne zaman kullandıklarını tam olarak kaydetmelerini isterler.

Tüm bunları müşterileri ve Avrupa’nın gıda yasaları istediği için yaparlar. Keza, çeşitli üye ülkelerin düzenleme yetkilileri yoluyla da resmen denetim altında olduklarının farkındadırlar.

Bitki koruma ürünleri gıdaların güvenilir olmasına yardımcı olur Tabağınıza ulaşan meyve ve sebzeler, kısmen bitki koruma ürünleri sayesinde, güvenilirdirler. Artan denetleme ve düzenlemeler, yüksek güvenlik standartlarının korunması amacıyla, yetiştiricilerin doğru kullanım için yönergelere uymalarını sağlar. Bundan başka, ileri araştırma, geliştirme ve modern teknolojinin yardımıyla, bitki koruma ürünleri daha küçük miktarlarda kullanıldıklarında etkili oluyorlar.

Avrupada bitki koruma ürünlerinin kullanımına ilişkin gerçekleri yansıtan basit bir araştırma bile, tükettiğimiz meyve ve sebzelerin güvenilir olduğunu ve ürünlerde bulunabilen küçük miktarlardaki kalıntıların herhangi bir insan sağlığı riski taşıyacak düzeyde olmadığını gösterecektir.

Sonuç olarak, dünyanın en saygın sağlık uzmanlarının, yiyeceklerimizdeki kalıntıların insan sağlığı üzerinde gerçekçi tartışmaları konu dışı bırakacak kadar önemsiz düzeyde olduğu konusunda görüş birliği içerisinde olmaları kayda değerdir.

CropLife Europe’ya kısa bir bakış

Organizasyonumuz

CropLife Europe, Avrupa’da bitki koruma sanayicilerini temsil eden, geniş bir politika üreticisi kadro ve paydaşlar ile çalışan, Brüksel’de konuşlanmış bir dernektir. Üyelerimiz 17 lider firma ile Orta ve Doğu Avrupa’dan 24 ülkenin ulusal derneklerinden oluşmaktadır. Üyelerimiz sadece insektisit, herbisit ve fungisit gibi geleneksel bitki koruma ürünleri değil aynı zamanda biyopestisit ve genetik olarak değiştirilmiş tohumlar da sunmaktadırlar.CropLife International (eskiden GCFP, Global Crop Protection Federation)’in bir üyesidir.

Sanayimiz

Bitki koruma sanayisi tarımsal ürünleri gıdalarımızın kalite ve güvenliğini tehdit eden pek çok sakıncalı zararlı ve hastalıktan korumak için yenilikçi bilim ile teknolojiyi birleştirmiştir. Tarımsal ürünlerin korunmasına yardımcı olarak, bitki koruma sanayisi bize sürdürülebilir bir yüksek kalite, satınalınabilir meyve ve sebze sunumunu olanaklı kılmaktadır. Keza bu, çiftçilere mevcut arazilerinden daha iyi ürünler elde etmelerine olanak verir, böylece, daha zengin bir tarım ortamı sağlar. Ve, dolayısıyla, bitki koruma sanayisi çiftçilikte karlılığın korunmasına yardımcı olarak, Avrupa tarım sektörünün rekabet edebilirliğine ve kırsal kesimin korunmasına da katkıda bulunur.

Uğraşlarımız

Tüketici kaygılarıyla gittikçe etkilenen yasal çevre ve karmaşık bir Pazar durumu içerisinde CropLife Europe birçok uğraşla yüz yüzedir. CropLife Europe, sanayinin Avrupa’daki kurumlar ve düzenleme yetkilileriyle yürüttüğü açık diyalog sürecinde düzenleme arenasına katkıda bulunmaya çalışmaktadır. Biz, keza, bitki koruma sanayinin sürdürülebilir tarım ve kalite ile gıdalarımızın güvenliğine katkılarını artırma çabası içerisindeyiz. CropLife Europe, tüketici güveninin ortaya koyduğu sorgulamaların bilincinde ve sorumluluğundadır. Bunun içindir ki bu sorgulamaların keza muhatabı olan paydaşlar ve politika üretenlerle sürekli ilişki kurmaktayız. Avrupadaki üye derneklerin desteği ve tüm üye firmaların katılımı ile tarımsal açıdan etkili, aynı zamanda çevreye saygılı bitki koruma ürünlerinin geliştirilmesini özendiriyoruz.